ATATÜRK’Ü SEVMEK ZORUNDA MIYIZ?

Çocukluğumuzdan beri Atatürk'ü sevmek gerektiğini hep duyduk ve öğrendik. Belki bazılarımız bu durumu hiç sorgulamadı bile, çünkü onun Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran lider olması tek başına yeterliydi. Ancak yine de bazen "Atatürk'ü neden sevmek zorundayız?" sorusuyla karşılaştığımızda durup düşünüyoruz. Bu soruya verilecek en güzel cevaplardan biri belki de hayatımıza olan doğrudan ve dolaylı etkileri olabilir.

Atatürk, yalnızca savaş alanlarında büyük zaferler kazanmış bir komutan değil, aynı zamanda ülkeyi çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırma hedefini gerçekleştirmek için devrimler yapmış bir liderdir. Bugün özgürce kullandığımız alfabemizden hafta sonu tatilimize, taşıdığımız soy isimlerinden kadınların toplumdaki yerine kadar hayatımızın birçok alanında onun imzası vardır. Bu nedenle onu sevmek, aslında onun fikirlerini anlamak ve korumak anlamına gelir.

Kadınlara seçme ve seçilme hakkını Avrupa'nın birçok ülkesinden önce tanıması, eğitimde fırsat eşitliğini sağlaması, akıl ve bilime dayalı eğitim sistemini oluşturması, laikliği benimseyerek her bireyin özgür iradesine saygı duyması, Atatürk'ün bizlere bıraktığı miraslardan sadece birkaçıdır. Dolayısıyla onu sevmek, aynı zamanda onun açtığı bu yolda ilerleyip bu kazanımları korumak ve geliştirmekle de ilgilidir.

Atatürk, yalnızca devlet adamı kimliğiyle değil, insani yönleriyle de sevgi ve saygıyı hak eder. Bilime, sanata, çocuklara olan sevgisi ve halkıyla kurduğu samimi ilişki, onu gerçek bir lider yapan özelliklerdendir. Cumhuriyetin ilk yıllarında gerçekleştirdiği devrimlerle halkının günlük hayatını kolaylaştırmayı amaçlamış, ülkenin geleceği için eğitim ve bilimi daima ön planda tutmuştur.

Sonuç olarak, Atatürk'ü sevmek yalnızca bir zorunluluk veya görev değil, aynı zamanda tarihimize ve geleceğimize duyduğumuz sorumluluğun bir gereğidir. Onu anlamak ve fikirlerini yaşatmak, daha aydınlık bir Türkiye için atılan ilk adımdır.